Herkese selamlar.
Son zamanlarda çok yoğun bir şekilde yabancının beyaz atlı bir prens olarak, sislerin içinden bütün heybetiyle çıkıp geleceği ve hepimizi bu piyasa anomalisinden kurtaracağı (İbrahim Tatlıses’in deyimiyle pezevenklerin elinden alacağı) retoriği pompalanıyor.
Bence bu üretilen değer pastasının çok daha fazlasının dışarıya çıkarılması demek. Dünyanın neredeyse hiçbir ülkesinde %70 yabancı yatırımcı oranı yokken bizde neden normalleştirlir ki?
Amacımız yerli bireysel-kurumsalın bilinçlenmesi ve daha fazla borsaya yatırım yapması olmalı.
Mesela ABD’de Harvard Üniversitesi’nin bağış fonu üniversitenin yıllık masrafının yarısını karşılıyor. Bizde neden üniversitelerin böyle fonları olmasın? Yapılacak çok şey var ama %70 yabancı yatırımcı oranı “bizim” sorunumuzu çözmeyecek.
2017’de blog yazmaya başladığımda bu oran %70 civarındaydı ve hiçbir eli yüzü düzgün ülke borsasında böyle yüksek bir oran yoktu.
Hatta ABD tahvillerine ve hisselerine çokça yabancı alımı her zaman eleştiri konusu olmuştur. Çünkü ödenen faizi ve temettünün yurtdışına çıkarılması yurtiçindeki pastanın küçülmesine sebep olur. Yaratılan değerin çok büyük bir kısmı dışarıya çıkar. Şirketlerin büyümesinden ülke vatandaşları ve kurumları değil, yabancılar faydalanır.
Düşünsenize, şirketlerinizin halka açıklık oranlarının %70’i yabancıların elinde. Yaratılan değerin, üretilen kârın, verilen temettünün çoğunu alıyorlar ve götürüyorlar.
Tasarruf Açığımızın ve Uzun Vadeli Yatırımcının Olmamasının Eksikliğini Çekiyoruz
Mesela Harvard Üniversitesi bağış fonu sayesinde masraflarının yarısını karşılıyor. Fonun tamamı borsada değerlendirilmiyor ama çok büyük bir kısmı ülke içinde yatırım yapıyor. Öte yandan ABD sigorta şirketlerinin varlıklarının büyük kısmı yine tahvil ve hisse senetlerinde. Warren Buffett’ın Berkshire Hathaway’inin sigorta şirketlerinin büyük oranda bu parayı kullandıklarını unutmayalım.
Peki niye bizim üniversitelerimizin bağış fonları yok? Neden bu yaratılan katma değerden faydalanmıyorlar? Sigorta şirketlerinde de bu oranlar çok düşük.
Bence yabancılardan önce bu kaynakların borsaya ve sermaye piyasalarına kazandırılması gerekiyor.
Uzun Vadeli Temettü Yatırımcı Kitlesi Oluşmaya Başladı
Son yayınlanan raporlarda bireysel yatırımcının hisselerdeki sermayesinin toplama oranının %12 olduğu söyleniyordu. 2017’de çok daha az olduğunu tahmin ettiğim bu oran artması sevindirici olsa da daha gidilecek çok yol olduğunu gösteriyor. Yine de %12’ye çıkan bu oran beni çok sevindiriyor.
Dürüst ve yetenekli kişiler tarafından yönetilen, kârının bir kısmını ortakları ile paylaşan, rekabetçi üstünlüğü olan şirketleri alıp portföyünü kuran, fırsat buldukça payını arttıran çok önemli bir kitlemiz oluşmaya başladı.
Temettüler geldikçe ekleme yapmaya devam da ediyoruz. İyi şirketlerdeki varlıklarımız kısmetse çocuklarımıza ve onların çocuklarına kalacak.
Aldığımız ve almaya devam edeceğimiz her temettü ailemizin, bizim ve sonra da çocuklarımızın gelirlerini arttırmaya devam edecek.
Her ne kadar bu denizde bir kum tanesi gibi olsa da şu anda 20 kişi katıldığımız Genel Kurullara 10 bin kişi ile katıldığımız zamanlar da gelecek.
Buna gönülden inanıyorum.
Son olarak yazımı bitirken bir şeyi tekrar vurgulamak istiyorum. Yabancı kurtarıcı değildir. Tarihimize baktığınızda hiçbir zaman da olmamıştır.
Kara kaşımıza, kara gözümüze de gelmez. Temettüsünü, faizin almak ve kâr etmek için gelir. Ve aldığı her temettü ve faiz bizim pastamızdan eksilen ve dışarıya giden bir değerdir.
Tasarrufa ve yatırıma devam.
Saygılar.