Herkese selamlar.
Blogları yazarken en çok hoşuma giden şeylerden biri de sonradan okuyacaklara tarihte yolculuk yapma fırsatı sunması. Yazan kişi ne yaşamış, ortam o zamanlar nasılmış, en başından okumaya başlarsanız hepsini sıra sıra anlayabiliyorsunuz.
Bu yazıda da mevcut durumu özetleyerek ve nerede olduğumuzu tespit ederek bilmediğimiz bir gelecek için nasıl ve ne şartlarda karar aldığımı anlatmaya çalışacağım.
Önümüz belirsizliklerle dolu, iki uçta da olasılıklar masada. Fakat bu gri ortamda yatırım yapmaya devam etmek zorundayım.
Şimdi size önce ortamı, sonra da neler düşündüğümü paylaşacağım.
Hadi başlayalım.
Mevcut Durum
Mevcut durumu anlamak için size bir kaç grafik paylaşacağım. Aslında baya bir grafik paylaşacağım. Böylece içinde bulunduğumuzu durumu daha iyi anlayacağımızı umuyorum. Aynı zamanda kafanızı biraz karıştıracağım.
İlki Türkiye’deki gösterge faiz olarak kullandığımız bir hafta vadeli Repo Faiz Oranı

2017 Şubat ayında yatırıma başladığımdan beri çok fazla şeyle karşılaştım. Çatışmalar, politik krizler, borsa çöküşleri gibi çeşitli şeyler yaşadım. Fakat faiz artışının bu kadar şiddetlisini ilk kez yaşıyorum. Portföy de zaten harcamaları çıkardıktan sonra dolar bazlı eski zirvesini bir daha göremedi. Faizin yüksek olduğu ortamda hisse almanın alternatif maliyeti çok yüksek oluyor. Yükselişler kısa süreli, düşüşler derin ve kalıcı oluyor.
Tabii düşüşü enflasyon ile alakalı.

Sonunda 40’ın altına gelmeyi başardık. Tabii hala çok yüksek. Piyasalar, her ay yayınlanan her türlü enflasyon verisine çok hassas yaklaşıyorlar. Özellikle bankalar ve GYO’lar enflasyon ve faiz verilerini çok hassas bir şekilde fiyatlıyorlar.
Faiz oranı uzun süre %50’de kaldıktan sonra düşürülmeye başlandı. Tam artık her şey yoluna giriyor, düzenli faiz düşüşleri başlayacak derken Ekrem İmamoğlu’nun diploması 18 Mart’ta iptal edildi, 19 Mart 2025’te de gözaltına alındı. Borsada düşüş gözlendi aynı zamanda döviz rezervlerinde de erime yaşandı. Carry trade için gelen yabancının şiddetli ve hızlı bir şekilde ülkeden çıktığı konuşuluyor. Dolar aynı gün içinde %10 yükselip, tekrar düştü. Şimdi bunların grafiklerini verelim.

Yukarıdaki grafikte de görüleceği üzere enflasyon geçişkenliğinden dolayı kuru tutmak için TCMB’nin döviz talebini belli bir fiyattan karşıladığına şahit olduk. Faiz artışı da geldi. Dolar talebinde de ilk dünlerdeki gibi bir artış yok. Durulma var.

Yüksek barın tutuklama haberinden sonra 40 TL üstüne attığı iğneyi grafikten görebilirsiniz. O sabah çok değişik bir güne uyanmıştık.
Öte yandan kurum ve şahısların döviz talebi dışında mal ve hizmet ihracatı ve ithalatından kaynaklı döviz talebi düşük olduğu için ülkenin eli bu konuda rahat gözüküyor. Yani bence böyle ekstrem durumlar yaşanmadığı sürece MB kuru enflasyonu düşürecek şekilde kullanabilir(di). Fakat başımızı belaya sokacak olan durumların hep beklemediğimiz durumlar olduğunu unutmayalım.

Yatırım yaptığım ortamı anlatırken Türkiye’deki faizlerin yüksekliğinden bahsettim. TCMB’nin net döviz pozisyonunun düştüğünden bahsettim. Cari açığın yönetilebilir olduğuna değinip doların görece sakin kaldığını ve belli bir seviyede kontrollü şekilde yükseltildiğini belirttim.
Yatırım yaparken olumlu ve olumsuz bir çok durumu birlikte değerlendirmek gerekiyor fakat yatırımcı psikolojisi durumu çoğunlukla gri olarak göremiyor. Her şey ya çok iyi oluyor ya da her şey çok kötü. Şimdi size olumlu gördüğüm bir kaç şeyi paylaşmak istiyorum.
İlki petrol fiyatlarındaki düşüş.

Petrol fiyatlarındaki düşüş umut verici. Rafineri marjlarında da uzun zamandır yavaş da olsa bir düşüş var. Bu da TÜPRAŞ yatırımcılarını üzse de ülke olarak bizi olumlu etkiliyor. Enflasyonu dizginlemekte önemli bir görevi var.
Ülke olarak dolar ile hammadde ve ara mal alıp büyük oranda Euro ile Avrupa’ya mal satıyoruz. Dolar endeksinin değer kaybetmesi de ülke olarak bizim lehimize bir durum. Aşağıda grafiği paylaşıyorum.

Bu da ihracatçılarımız açısından elimizi rahatlatan bir durum. Son zamanlarda kur konusunda seslerinin çıkmamasını buna bağlayabilirsiniz.
Öte yandan riskler de yok değil. Özellikle ABD’de yaşanacak olası bir durgunluk, İran ile yeni bir savaş, tarifelerde ve çeşitli durumlarda bir ülkede ya da bir şirkette yaşanabilecek olası bir kırılma gibi. Bunu biraz daha açacak olursam 2008 Konut Kredisi krizinin Lehman Brothers’ın batması ile derinleşmesi ve tam bir panik halini alması ya da Asya Finansal krizinin domino etkisi ile bütün dünyaya yayılmasını örnek verebilirim.
Bir de son olarak size ABD 10 yıllık tahvil getirisini paylaşmak istiyorum. En çok dikkat ettikleri şey bu. Bizim gibi borsa yatırımcıları açısından ise durum biraz daha karmaşık. Genellikle S&P 500 temettü getirisi ile 10 yıllık tahvil faizi getirisini karşılaştıranlar da bulunuyor. Felix Somary’nin ABD Büyük Buhranını doğru tahmin etmesi bu makasın açılmasını fark etmesinden kaynaklanmıştı.

Şu anda ABD’de 10 yıllık tahvil getirileri %4,33 civarlarında bulunuyor. Grafikten de görüleceği üzere 40 yıllık indirim döngüsünün sonuna gelmiş gibiyiz.
Mart 2025 sonu itibariyle S&P 500 temettü verimi ise %1,30 civarında seyrediyor. Dağıtılmayan kârı da eklediğimizde bu oran %3,57’ye çıkıyor. Arada kabaca %20’lik bir fark var.
Size mevcut durum hakkında grafikler eşliğinde bir kaç bilgi vermek istedim. Aslında amacım iyi şeylerin ve kötü şeylerin hep birlikte varolduğunu vurgulamaktı. Yatırım yaparken bunların hepsini dikkate alıyoruz ve aynı zamanda da hiçbirini dikkate almıyoruz. Bütün olabilecek olaylara belli bir olasılık atayıp ona göre bir plan yapmak çok zor.
Birbirinden Ayrı İki Senaryo Var, Şimdi Bunlara Bakalım
İş dönüp dolaşıp bilinebilir ve bilinemez bilgiye geliyor. Etrafta da bolca gürültü var. Biri dünya çökecek diyor, biri de olumlu olacak.
İlk senaryo ABD’denin resesyona girdiği, İran’a saldırdığı, Rusya-Ukrayna savaşının uzadığı, Orta Doğu’da suların bir türlü durulmadığı, Türkiye’de ise enflasyonun düşmediği, faizlerin yüksek kaldığı senaryo. Belki de Çin-ABD arasındaki ticari gerilimin büyümesi de olabilir.
Üzerine bir de Lehman Brothers benzeri ya da bir ülkenin derin bir krize girdiği en kötü durum. Bu durumda yapılması gereken şey “bence” Felix Somary’nin 1. Dünya Savaşında Avusturya’dan İsviçre’ye göçmesi ve tüm servetini fiziki altına çevirip yanında götürmesi gibi bir şey olabilir.
İkinci senaryomuz da en iyi senaryo. Burada da ABD’nin resesyona girmediği, girse bile Türkiye’nin mali disiplini ve düşen enflasyon-faiz sebebi ile bundan etkilenmediği hatta tariflerden olumlu etkilendiği, Ukrayna ve Orta Doğu’da barışın olduğu bir durum olabilir.
Tabii ki bu iki senaryo da olmayacak. Bunun arasında bir yerde konumlanacağız. Nerede? Ben de bilmiyorum fakat gördüğüm kadarı ile borsaya olan bakış açısı tamamen olumsuza dönmüş durumda, insanlar konuşmak istemiyor. Uzun zamandır kimse bana hisse sormuyor. Ne alalım demiyor. Yaptığı kazançlardan övgüyle bahsetmiyor. Biz bize kalmışız gibi hissediyorum.
Bilinebilir ve Bilinemez Bilgi Ayrımı
Bence yukarıdaki gibi makro olaylar benim ve birçok yatırımcının bilemeyeceği, bilse bile sonucunda ne olacağına yönelik pozisyon alınması imkansıza yakın derecede zor şeyler. Oyunu siz kuruyorsanız başka tabii.
Peki hiç mi makro görüşüm yok. Tabii ki var. Makro ortam şirketlerimin durumunu etkileyecek. Bu sebeple de iyi kötü bir görüşüm olmak zorunda. Enflasyonun, bu ay yaşanacak kısmi bir yükselişten sonra bundan sonra kademeli olarak düşeceğine ve faizlerin de onunla birlikte aşağı indirilmeye devam edeceğine yönelik bir oyun planı kurmuştum. Hala da bunu değiştirmedim fakat son zamanlarda yaşanan dalgalanmalardan yara aldığımı belirtmek isterim.
Aynı görüşümü Covid-19 salgınının artık biteceğine ikna olduğumda THYAO ve TUPRS’a geçerek de yapmıştım. O zamanlar pandemi bitmeseydi bu hisseler elimdeyken tam patates olabilirdim. Fakat salgının bitmesi ile iki sektörün de önü açıldı ve portföy güze getiriler elde etti.
Şimdi aynı oyun planını GYO sektöründe kuruyorum. Faizlerin indiği bir ortamda GYO hisselerindeki NAD iskontosunun kademeli olarak azalacağını ve şirketlerin her sene yarattıkları değerle birlikte çok daha yüksek değerlere ulaşmayı umuyorum.
Fakat hisse senedi piyasasının en güzel özelliklerinden biri de her planın karşısında onun tersini düşünen birinin pozisyon alması. Yoksa kimse satmasa nasıl hisse alacağız ki? Hele de bu kadar ucuza.
Tabii burada risk aldığımın da farkındayım. Eğer işler beklediğim gibi gitmezse, büyük bir zararla da karşılaşabilirim.
Howard Marks’ın çok sevdiğim “Tahmin Edemezsin ama Hazırlanabilirsin” isimli bir makalesi var. Baktım ama çevirmemişim. Bunu mutlaka okumanız lazım. En kısa zamanda çevireceğim.
Bir önceki başlıkta bahsettiğim senaryolar ve mevcut durumu dikkate aldığımda geleceği planlamasam da %100 ve üstü hisse senedinde olamıyorum. Bu faizlerle bunu yapabilecek ne cesaretim ne de yeteneğim var.
Şu anki senaryoda dağılımım %45 hisse senedi, %14 Gayrimenkul, %25 TL-PPF ve %19 da Eurobond’dan oluşuyor. Eurobondlardan gelen kuponları bu aralar hisse senedine yönlendiriyorum. GM yatırımları her ay yaptığım zorunlu ödemeler sonucunda oluşuyor ve maliyetini yansıtıyor.
Herkesin dağılımı kendi ihtiyaçlarına göre farklılık gösterebilir. Şu an GM ve Eurobond yatırımlarından dolayı hisse oranını %60’ın üzerine çıkaramam. Bu ortamda kredi de kullanamam. Bu sebeple böyle devam edeceğim.
Yurtdışına Neden Yatırım Yapmıyorum
Bu konuya da kısaca değinmem lazım. geçenlerde yurtdışına neden yatırım yapmadığımı belirten bir yazı yazmıştım. Başlıca nedenlerim alım satım ve temettü vergilerinin çok yüksek olması ve buradaki şirketleri daha iyi tanımamdı. Bunlar hala devam ediyor.
Ülke borsamızın mevcut durumunda bir çok kişinin yurtdışına yatırım yapmaya popüler şirketlerle başladığını görüyorum. Umarım ne yaptıklarını biliyorlardır. Çünkü yağmurdan kaçarken doluya tutulma ihtimallerinin de olduğunu unutmamak gerekiyor.
Eğer ileride yurtdışına yatırım yapmaya başlayacak olsam Türkiye’deki yatırımlarıma çeşitlilik amacıyla endeks fonlarına yatırım yapar ve ortalama bir dolar maliyeti oluşturmak amacıyla hiç satmadan azar azar alım yapardım. Popüler hisselerde kısa vadeli kâr peşinde koşmazdım.
BIST bu haldeyken belki size bu söylediklerim saçma gelebilir ama S&P 500’deki bazı şirketlerin değerlemelerinin son düşüşten sonra bile hala çok yüksek olduğunu unutmamak gerekiyor.
Toparlarsam
Önümüzde büyük riskler var, aynı zamanda büyük de fırsatlar var. Siyah ve beyaz senaryoyu sizinle paylaştım ve makro olarak faizlerin ve enflasyonun düşmeye devam edeceği bir senaryoya yatırım yaptığımı belirttim. Bütün bunları yaparken işlerin istediğim gibi gitmemesine de hazırlıklı olduğumdan bahsettim.
Bakalım zaman bize neler gösterecek.
Sizin gelecek senaryonuz nasıl ve neleri hesaba katarak yatırım yapıyorsunuz? Portföy dağılımınızı oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz? Biraz da sizden dineleyelim.
Saygılar.
Faizlerin yüksek devam etmesi , sanayi üretiminin ve KKO nının düşük kalmasına neden olabilir.. Sanayi hisselerindne çıkman ve ismen,ansgrianhyt gibi hisselere geçici olarak geçmen bence çok daha doğru olur. Faizde kalmanı ise asla tavsiye etmem. burası türkiye..Bir anda nas dönemine geçebiliriz. Paradan para kazanan, maliyetleri az olan mebkul kıymet ve sigorta şitleri çok daha mantıklı bir yatırım olur..Kısa bir süre için. Şimdi ben uzuncuyum diyeceksin bana..Ama unutmaki UV de de çok kazandıran şirketler bunlar..
Ben de cuma itibariyle gyo(ekgyo, trgyo ve klgyo) ve ktlev yaptım tüm portföyü. bu kadar iskontolu sektör varken maceraya gerek yok. güvenlik marjlarının çok yüksek olduğunu düşünüyorum. 2023 sonundaki portföyümünün şu an %25 i kaldı borsada. %75 ini markalı g.menkule kaydırdım. Borsadan kazandığın para dışarıya çıkardığındır. 2020 2023arası bir daha gelmez ama borsada fırsatlar da bitmez. saygılar